30 Aralık 2016 Cuma

15 Temmuz Darbe Girişimi nedeniyle; kim ne dedi, neler söylendi, neler konuşuldu -5

2016 Türkiye askerî darbe girişimi ya da darbecilerin verdiği adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askeri darbe teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu kanlı darbenin başlangıcından itibaren darbe girişimi için kimler neler söyledi bununla ilgili bir yazı dizisi oluşturarak sizlerin bilgisine sunmaya devam ediyorum.
Darbe girişimi sonrası kurum ve kuruluşlar darbe ile ilgili açıklamalarda bulunmuşlardır:

TSK

"Bünyemizde ur haline gelen, kendilerine emanet edilen ve düşmana karşı kullanılması gereken silahları devletimize, silah arkadaşlarına ve halkımıza karşı kullanmakta tereddüt dahi etmeyen illegal çete mensubu terörist hainler (FETÖ) tarafından ihanet belgesi olan sözde (2 numaralı) bildirinin Genelkurmay Başkanınca imzalanması ve televizyonda okunması yönünde kendisine tehdit ve zorlamada bulunulmuştur. Hainlerin bu talepleri Genelkurmay Başkanı tarafından hakaret içeren ifadelerle, hiddetle ve kesinlikle reddedilmiştir." ifadesi yer aldı. Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda yüksek siyasi liderlik, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçek evlatlarının ve kahraman emniyet mensuplarımızın anında verdiği tepki ve asil milletimizin engin bir anlayış ve kahramanca karşı koymasıyla içimizde urlaşan cunta heveslisi illegal çete mensubu terörist hainler (FETÖ) ile kahramanca mücadele edilerek, bağrımızda beslediğimiz yılanlara alanda layık oldukları cevap verilmiştir.
'En ağır şekilde cezalandırılacaklar'
Bu zilleti ve rezaleti, Türkiye Cumhuriyeti devletine, mazisi şan ve şerefle dolu Türk Silahlı Kuvvetlerine ve asil milletimize yaşatan alçaklar en ağır şekilde cezalandırılacaklardır. Bu nedenle yüce milletimizin asker elbisesi içerisine girmiş eli kanlı canilerden oluşan illegal çete mensubu bu terörist hainler (FETÖ) ile görevinin başında olan, ülkemizin bekası için, aynı zamanda bölücü terör örgütü ile de canla başla mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman ve fedakar mensuplarını çok iyi ayırt edecek şekilde davranışta bulunacağına inanıyoruz. Bunun da ülkemizin ve asil Milletimizin birlik, bütünlük ve güvenliği bakımından hayati önemi haiz olduğunun bilincindeyiz.
Bir kez daha, bu darbe girişimi esnasında demokrasi ve hukuk düzenine sahip çıkma adına şehit olan kahraman silah arkadaşlarımıza, kahraman emniyet mensuplarımıza ve içerisinde çok sayıda gencimizin de bulunduğu kadirşinas milletimizin kahraman evlatlarına yüce Allah'tan rahmet, değerli aile fertleri ve yakınlarına başsağlığı ve sabır, bütün yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri en genç erinden en yüksek rütbeli general/amiraline kadar tüm personeliyle demokratik hukuk sistemi içerisinde devletimizin ve yüce milletimizin emrinde, görevinin başındadır. Zafer, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, asil milletimizin yüksek değer ve hedeflerine inananlarındır."

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın konuşması,

15 Temmuz 2016, Cuma gecesi yüce milletimizin iradesine karşı düzenlenen, demokrasi tarihimize kapkara bir leke olarak geçecek bu menfur girişimi nefretle kınadığımızı, millet iradesine sahip çıktığımızı beyan etmek ve devletimize, demokrasi ilkelerine olan bağlılığımızı tüm gücümüzle ve hep birlikte ifade etmek amacıyla buradayız… Başkomutanımız, Sayın Cumhurbaşkanımızı buradan saygı ile selamlıyoruz, Kendisinin gösterdiği yüksek irade, komuta ettiği güçler ve Milletimizin vakur ve inanılmaz duruşu, şükürler olsun ki ülkemizi karanlık gecenin sabahına çıkardı…
Herkes bilmelidir ki üniversiteler ülkelerinin zor günlerinde ayakta duran, parlamaya ve insan sorunlarına bilgelik ile yaklaşmaya devam eden, güçlü kurumlarıdır. Sağlam temellerin, kaygan bir zemin haline geldiği günlerde bilgeliğini koruyan ve yön veren kurumlardır. Bilinsin ki Türk akademik dünyası da aralıksız ve daha da disiplin ile ve her alanda daha da dikkatle çalışmaya devam edecektir. Milletimiz Cumhuriyetimize ve demokrasimize olan inancını ortaya koymuş ve var gücüyle savunmuştur. Biz de hem marifet hem de fazilet sahibi olarak mezun ettiğimiz her evladımızın bu milletin istikbali ve ikbali için çalışacağına gönülden inanıyoruz.
Hepimiz buradan Yüce Türk Milletine gururla ve karalılıkla ifade ediyoruz ki:
·Türkiye bir demokrasi ülkesidir.
·Üniversitelerimiz, milletinin değerlerine, devletine bağlı kurumlardır.
·Yetiştirdiğimiz ve yetiştireceğimiz nesiller, milletin, ay yıldızlı bayrağının ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün sahibidirler.
·Her bir gencimiz âlemleri içinde taşıyan bir değerdir ve bu güç, onları zalimin değil mazlumun, anarşinin değil istikrarın, kanunsuzluğun değil hukukun ve kanunların yanında kılar…
Vatansever nesiller yetiştirmenin önemi ruh, ve vicdan dünyamızın derinden sarsıldığı bugünlerde ne kadar büyük bir ehemmiyet kazandı…! Gördük ki vatanseverlik ve vatansever nesiller yetiştirmek tüm 21. yüzyılın değerlerinin en önünde ve üzerindedir. Yetiştirdiğimiz gençler ülkelerine ve milletinin değerlerine bağlı ve bu bağlılığı başka hiçbir aidiyetle kıyaslamayan bir vicdanla donanmalıdırlar: Bunu tam anlamıyla gerçekleştirmeye dünden daha büyük bir azimle çalışacağız. Değerli hocalarım, Türkiye üniversiteleri bundan sonra da akıl, bilim, iman ve irfanla hiç durmadan yoluna devam edecektir. Takdir edersiniz ki; Demokrat bir ülkenin en değerli kaynağı gelişmenin amacı ve aracı olan, insana değer veren sistemlerdir. Bu sistemleri ciddi bir disiplin içerisinde siz yöneteceksiniz.
Anayasal olarak Yükseköğretim Kurulumuzun doğrudan bağlı olduğu makamın sahibi olan ve sağlam iradesiyle bu büyük badirenin atlatılmasını sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Türk akademik camiasının başkanı olarak bir kez daha engin duygularımızla bağlılığımızı ve bu buhranlı dönemde göstermiş olduğu liderliği dolayısıyla şükranlarımızı arz ederim. Ve son söz: Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum…

YÖK’ün ortak bildirisi

Yükseköğretim Kurulu, tüm üniversitelerimiz ve akademik camia olarak kamuoyuna beyan ederiz ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en ağır saldırılarından birine maruz kalmış; ülkenin demokratik yapısı, anayasal düzeni, parlamenter sistemi, milli bütünlüğü, iç barışı ve millet iradesi hedef alınmıştır. Ülke yönetimini gayrimeşru yollardan ele geçirmek, millet iradesini kanlı bir şekilde bastırmak, halk üzerinde dış güçlere bağlı bir azınlık otoritesi oluşturmak amacıyla başlatılan bu kalkışma, yine milletin bizzat kendisi tarafından bastırılmış ve akamete uğratılmıştır. Türkiye’nin seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanını görevden uzaklaştırarak hayatına kastetmek, meşru hükûmeti devirmek, meşru parlamentoyu kapatarak bir cunta rejimi kurmak için gerçekleştirilen bu darbe girişiminin, yıllardır Devlet içerisine yerleşerek bütün kurumlara yayılan, Devlet içinde ayrı bir devlet gibi örgütlenen bir şebekenin girişimi olduğu alenen ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanımızın ve hükûmetimizin devlet yapısından ayıklamaya çalıştığı bu terör şebekesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış unsurları ve bunların sivil yapılarda hâlâ mevcut olan uzantılarıyla silahlı bir isyana teşebbüs etmiş, yönetime gayrimeşru yollarla el koymaya çalışmıştır. Gözü dönmüş bu şebekenin kirli amacına ulaşmak için eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladığını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini ele geçirmek için halkın üzerine ateş açtığını, Türk milletinin teröre karşı en önemli unsurlarından olan Özel Harekât Birliğini füze ile vurarak onlarca polisi, Boğaz Köprüsünde ve başka yerlerde sivil halkın üzerine gözünü kırpmadan ateş açarak masum ve silahsız insanları katlettiğini içimiz kan ağlayarak gördük ve yaşadık. Cumhurbaşkanımız, Meclisimiz, Hükûmetimiz, kahraman polisimiz ve ordumuzun emir ve komuta zincirine bağlı şerefli unsurları ve tüm milletimiz dirayetle bu kalkışmayı kısa zamanda durdurmuş, ülkeyi bir uçurumun kenarından döndürmüşlerdir. Biz Türkiye Yükseköğretim sistemini oluşturan üst kurumlar ve Üniversitelerimizin yöneticileri, öğretim elemanları ve çalışanları olarak, millet iradesine ve Türkiye’nin demokratik sistemine karşı gerçekleştirilen bu kanlı kalkışmayı lanetliyoruz. Türkiye, demokrasi konusundaki inancını, ısrarını uzun yıllardır sürdürmektedir. Demokrasi karşıtlığına bir Başbakanı kurban verdik. Nice hükûmetler devrildi. Demokrasi karşıtları en son 1980’de silah zoruyla yönetimi ele geçirdi. Demokrasi karşıtı kalkışmalar Türk halkına ağır bedeller ödetti. Türk halkı Demokrasi istiyor, kendi iradesiyle yönetilmek, kendi iradesiyle seçilmiş hükûmetler tarafından yönetilmek istiyor. Bu kuvvetli millet iradesi sonraki post modern darbeleri de boşa çıkardı. Üniversite sayımız 200’e yaklaştı. Bilimsel araştırmaya Cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranda kaynak aktarıldı. Türkiye kendi milli teknolojisini geliştirme yolunda önemli yatırımlar yaptı. Bütün bunlar halkın iradesinin yönetimde söz sahibi olması sayesinde mümkün oldu. Türkiye’yi yavaşlatmak, önünü kesmek, tökezletmek, yapabiliyorlarsa parçalayıp yok etmek isteyen düşmanlar, bunun için birçok yol deniyorlar. Terör bunun en önemli aracıdır. Ülke ekonomisini tahrip etmek, Türkiye’yi etrafındaki savaş bataklığına sürüklemek, iç çatışmalar çıkarmak Türkiye düşmanlarının silahlarındandır. Bunun için iç unsurları ve organizasyonları da kullanıyorlar. 15 Temmuz gecesi bu oyunun yeni bir safhasına şahit olduk. Ülkemiz insanı haketmediği manzaralarla karşılaştı. Milletimiz, kendi savaş uçaklarının ve tanklarının kendi Meclisini bombaladığını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini vurduğunu, kendisine acımasızca ateş açtığını gördü. Bu, lanetlenesi bir girişimdir. Sorumluları bir an önce hukuk önünde hesap vermeli, hakettikleri cezalara çarptırılmalıdır. Bu konuda Üniversitelerimize düşen görevler vardır. Devletin içindeki paralel yapılanmanın, uyuşturulmuş bu zihniyetin akademik dünyadaki uzantılarının da farklı olması beklenemez. Özgür ve bilimsel düşüncenin en büyük düşmanı olan bu yapılanmanın Üniversiteleri ele geçirmesine, ülkenin bilimsel ve teknolojik gelişmesini baltalamasına aslâ müsaade edilemez. Başta Cumhurbaşkanımız, Meclisimiz, Hükümetimiz, kahraman polisimiz, onurlu Türk ordusu mensuplarımız ve medyamız olmak üzere, halkımızın kanıyla canıyla koruduğu demokratik parlamenter sistemimizin yanında bulunduğunu ve savunucusu olduğunu göstermek, varlık sebebi olan özgür ve bilimsel düşüncenin yanında yer almak üniversitelerimizin asli görevidir. Bu konudaki hassasiyetimizin uygulamalarla da pekiştirileceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Demokrasinin en önemli savunucularından olan üniversitelerimiz için gün, demokrasiye sahip çıkma günüdür. Bütün akademik camiamız milletin iradesine saygı ve demokrasiye sahip çıkma noktasında tek vücut halindedir. Demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.

Anayasa Mahkemesi

"Darbe teşebbüsü anayasal düzene en ağır saldırı"
"15 Temmuz 2016 gecesi TSK içinde örgütlenmiş bir grup, anayasal düzenin ortadan kaldırılması teşebbüsünde bulunmuş, bu teşebbüs demokratik bir toplumun meşru tüm unsurlarının kararlı direnci sayesinde engellenmiştir. Başta egemenliği gasbedilmeye çalışılan milletimiz olmak üzere, millet adına egemenliği kullanmaya yetkili organlar (Cumhurbaşkanı, TBMM, Bakanlar Kurulu ve yargı kurumları), demokratik toplumun vazgeçilmez unsurları olan tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, basın yayın organları ve meşru demokratik otoritenin emir ve talimatlarıyla hareket eden güvenlik güçleri bu egemenlik ve demokrasi direnişini hep birlikte gerçekleştirmişlerdir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de darbe teşebbüsünün gerçekleştiği gecenin ilk saatlerinde çatışmalar devam ederken yaptığı açıklamayla bu teşebbüsü 'anayasal düzene karşı demokrasi dışı bir girişim' olarak tanımlamış ve açıkça reddetmiştir.

Darbe teşebbüsü, iradesini ve egemenliğini milletin elinden almaya teşebbüs edenlerin demokratik anayasal düzene ve insan haklarına yönelik tehditlerinin büyüklüğünü somut olarak ortaya çıkarmıştır. Teşebbüs sırasında egemenliğin kayıtsız şartsız kaynağı olan millete, egemenliği millet adına kullanan organlara, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan basın yayın kuruluşlarına ve meşru demokratik otoritenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden güvenlik güçlerine saldırılmıştır. Bu kapsamda egemenliğine ve iradesine sahip çıkmak için sokaklara çıkıp darbeye karşı gösteri yaparak temel haklarını kullanan silahsız bireyler -silah ve bombalarla- katledilmiş ve yaralanmış, bu suretle başta yaşam hakları olmak üzere temel hak ve hürriyetleri yaygın bir şekilde ihlal edilmiştir."

Demokratik toplum düzeninin temel kurumlarından biri ve millet iradesinin doğrudan tecelli ettiği organ olan TBMM'nin savaş uçaklarıyla defalarca bombalandığı, Cumhurbaşkanına suikast girişiminde bulunulduğu, Başbakanın silah kullanılarak taciz edildiği hatırlatılan gerekçede, TRT'ye baskın yapılarak özgür yayın akışının kesildiği, silah zoruyla darbe bildirisi okutulduğu, ülke genelinde yayın yapan bazı özel televizyon kanallarına baskın yapılarak yayınların durdurulmak istendiği belirtildi. Gerekçede, meşru otoritenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden çok sayıda polis ve askeri personelin doğrudan hedef alınarak ya da çatışmalar sırasında şehit edildiği veya yaralandığı da anlatıldı.

15 Temmuz 2016 gecesi meydana gelen darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene karşı oluşturduğu tehdidin büyüklüğünü değerlendirmek bakımından, somut olarak meydana getirdiği zararların tek başına dikkate alınmasının yeterli olmadığı ifade edilen gerekçede, darbenin engellenmemiş olması ya da gerçekleşmesi halinde oluşabilecek risklerin de değerlendirilmesi gerektiği aktarıldı.

Milletin, darbe teşebbüsünü kararlı şekilde direnerek engellememesi halinde bir grup zorbanın egemenliğini kabul edeceği ve onun hiçbir demokratik denetime tabi olmayan iradesine tabi olacağı ya da buna direnmeyi sürdüreceği belirtilen gerekçede, bu ihtimalin bir milletin demokratik açıdan ölümü anlamına geleceği bildirildi.

Gerekçede, çok az sayıda kötülüğün, iradesi ve egemenliği gasbedilen bir milleti bu derece aşağılayabileceği ifade edildi.

İkinci ihtimalin çatışmaların uzaması ve yaygınlaşması olduğu aktarılan gerekçede, bunun devlet otoritesinin, hatta devletin tamamen ortadan kalkması riskinin ortaya çıkmasına neden olacağı vurgulandı.

Son zamanlarda Türkiye'nin yakın çevresinde yaşananların, devlet otoritesinin ortadan kalkması halinde demokratik bir düzende yaşamak bir yana insanların en temel haklarının her gün saldırı altında olduğu bir düzensizlik ve kargaşa ortamının acı örneklerini yansıttığı belirtilen gerekçede, "Darbe teşebbüsünün, ülkemizin birçok terör örgütünün açık hedefi olduğu günlerde gerçekleştirilmesi bu riskin ağırlığını daha da artırmıştır." denildi. Gerekçede, şunlara yer verildi:

"Bütün bu değerlendirmeler birlikte ele alındığında, darbe teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen yönünden değil, bununla sıkı bağı olan 'milli güvenlik' yönünden de mevcut ve ağır bir tehdit oluşturduğu anlaşılmaktadır. Milli güvenlik, Anayasa'da ve insan haklarının korunmasına ilişkin birçok uluslararası belgede, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sebepleri arasında sayılmıştır. Özgürlük-güvenlik dengesinin sağlanması modern demokrasilerin en önemli amaçlarından biri haline gelmiştir. Çünkü güvenliğin olmadığı yerde demokratik düzeni sürdürmek ve özgürlükleri hayata geçirebilmek mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe yönelik en ağır saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu sonucuna varmak gerekir."


Danıştay

Danıştay Başkanlığı, darbe girişimi ile ilgili yazılı açıklamada bulundu. Açıklamada, darbe girişiminde bulunanların emellerine hiçbir zaman ulaşamayacakları ve en kısa sürede adalet karşısında hesap verecekleri belirtildi.
Konuya ilişkin yapılan açıklamada, "Bir grup hain tarafından, milli irademizi, demokrasimizi ve ülkemizin birliğini hedef alan bu alçak kalkışmanın, aziz milletimizin devletine, demokrasisine ve sahip olduğu değerlerine sarsılmaz bir iradeyle bağlılığı karşısında hak ettiği cevabı en etkili şekilde alacağından ve bu hainlerin emellerine hiçbir zaman ulaşamayacağından asla kuşkumuz yoktur. Hukukun üstünlüğü, demokratik düzenin korunması, huzur ve güvenin sağlanması hususunda halkımızın gösterdiği hassasiyet ve kararlı irade her türlü takdirin üstündedir. Gün, birliğimiz, bütünlüğümüz ve güçlü geleceğimiz için kenetlenme günüdür. Ülkesine ve milletine ihanet içinde olan bu hainlerin en kısa sürede adalet karşısında hesap verecekleri bilinmelidir." denildi.

Sayıştay

Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle:
"Bir grup hain tarafından, milli irademizi, demokrasimizi ve ülkemizin birliğini hedef alan bu alçak kalkışmanın, hak ettiği cevabı en etkili şekilde alacağından ve bu hainlerin emellerine hiçbir zaman ulaşamayacağından asla kuşkumuz yoktur. Aziz milletimiz devletine, demokrasisine ve sahip olduğu değerlerine sarsılmaz bir iradeyle bağlılığını net bir şekilde ortaya koymuş olup, hukukun üstünlüğü, demokratik düzenin korunması, huzur ve güvenin sağlanması hususunda halkımızın gösterdiği hassasiyet ve kararlı irade her türlü takdirin üstündedir. Gün, birliğimiz, bütünlüğümüz için kenetlenme günüdür. İhanet içinde olanların en kısa sürede adalet karşısında hesap verecekleri bilinmelidir."


İstanbul Barosu

TSK içindeki cunta yapılanması tarafından gerçekleştirilen darbe girişimiyle ilgili olarak İstanbul Barosu'ndan yapılan açıklamada, "Cumhuriyete sonuna kadar bağlı, her türlü darbe ve darbe girişiminin karşısındayız.Tüm sorunların çözümü, meşru zeminde siyasi mücadeleden ve demokrasiden geçmektedir" dendi. Açıklamada "Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakta, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesine yer verildi.
İstanbul Barosu'ndan yapılan açıklama şöyle:
Ülkemiz, içte ve dışta çok büyük sorunlar yaşamaktayken ve sıkıntılı günler geçirmekteyken, ülkemizi daha da büyük bir kaos ve sıkıntıya sokacak bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalınmıştır.
İstanbul Barosu olarak; Atatürk ilke ve devrimlerine, demokrasiye, milli egemenliğe dayalı parlamenter sisteme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Anayasal sisteme, laik-demokratik Cumhuriyete sonuna kadar bağlı, her türlü darbe ve darbe girişiminin karşısındayız.Tüm sorunların çözümü, meşru zeminde siyasi mücadeleden ve demokrasiden geçmektedir.
Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın,kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ummaktayız.
Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakta, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Uluslararası Şeffaflık Derneği

2008 yılından beri ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm kesimlerinde şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ilkelerini hâkim kılma amacıyla çalışan Uluslararası Şeffaflık Derneği’nden 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili gelen açıklama aşağıdaki gibi:
Demokrasimize yönelik darbe girişimi kabul edilemez!
15-16 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti’ne, Anayasa’nın değişmez
hükümleri arasında ifadesini bulan “demokratik hukuk devleti”ne
ve halkımızın iradesine karşı akıl dışı bir teşebbüs
gerçekleşmiştir.
Bu teşebbüsün püskürtülmesi; iktidar ve muhalefet partileri, TSK
üst komuta kademesi, emniyet teşkilatı, medya organları ve geniş
toplum kesimlerinin darbeye karşı birlikte ve kararlı duruşu
sayesinde mümkün olmuştur. Demokrasiye bağlılık için, her koşul
altında halk iradesine saygı ön koşuldur!
Darbelerden çok zarar görmüş bir ülke olarak, bu karanlık günden
ancak daha çok demokrasi ile çıkarız! İnsan haklarına saygı ve
demokratik hukuk devleti ilkeleri bu topraklarda yaşayan herkes için
gerekli olup; bize düşen darbenin ortadan kaldırmaya teşebbüs
ettiği bu ilkelere bağlılığı artan bir kararlılıkla
sürdürmektir.
Bu talihsiz girişimde rolü olanların sorumluluğunun
hukuk çerçevesinde gerçekleştirilmesi, ayrıca olaylar sırasında
linç gibi hukuka aykırı davranışlara başvuranların yargılanması
ve demokrasinin teminatı olan hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı
kalınmasını bekliyoruz.
Bir iç savaş eşiğinden dönerek, çok sayıda yurttaşını kaybeden
ülkemize ve halkımıza başsağlığı diliyoruz.
Geçmiş yüzyıllardan miras bir ilkellik artığı olan “darbe”
anlayışını ve hâlâ bu demokrasi ve hukuk dışı yönteme
başvuranları kuvvetle kınıyor, tüm Türkiye’ye büyük geçmiş
olsun dileklerimizi iletiyoruz.


Hukukçulardan açıklama

Hukukçular Derneği Edirne Şubesi Başkanı Av. Çağrı Muştu, yazılı bir açıklama yaparak darbe girişimi hakkında açıklama yaptı. Muştu açıklamasında “Korku salmak amacıyla jet uçakları halkın üzerinden alçak uçuşlarla geçmek suretiyle ses patlamaları oluşturmuşlardır. Özel Harekat Dairesine yapılan baskında 17 polisimizi şehit etmiş, yine halka ateş emrine uymayan erler üstleri tarafından öldürülmüştür. Tarihimizin en alçakça ve kalleşçe darbe girişimini yaşamış bulunmaktayız”dedi.
Ülkenin tamamında bu destansı direnişin bir milletin uyanışının tescili olduğunu belirten Hukukçular Derneği Edirne Şubesi Başkanı Muştu, “Zor zamanlarda bu halkın neler yapabileceği tüm dünyaya gösterilmiştir. Bu ülkede bir daha darbe yaşanmamalıdır. Darbe yok oluştur. Bir sözümüz de darbe esnasında bunun suç olduğunu bile bile darbeye destek verenlere. Millet sizi de bir kenara not etmiştir. Ama bilmelisiniz ki demokrasi herkes için olmazsa olmazdır.
Milletin huzuruna, devletin bekasına kastedenlerin size verebileceği hiçbir şey olmayacaktır. Darbecilerle beraber sadece hüsran olacaktır azığınız. Hem demokrasi hem de ekonomik anlamdaki kazanımlarımızın boşa gitmemesi tüm milletin faydasınadır. Hukukçular olarak hukukun ve demokrasinin bekçisi olmaya devam edeceğiz. Darbe ve darbe anlayışı tarihteki çöplükte yerini alan kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Milletin ve millet iradesinin yanında olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Derneğin Edirne Şube Başkanı, açıklamasının sonunda ise şunlara yer verdi; “Bir sözümüz de darbe esnasında bunun suç olduğunu bile bile darbeye destek verenlere... Millet sizi de bir kenara not etmiştir. Ama bilmelisiniz ki demokrasi herkes için olmazsa olmazdır. Milletin huzuruna, devletin bekasına kastedenlerin size verebileceği hiçbirşey olmayacaktır. Darbecilerle beraber sadece hüsran olacaktır azığınız.
Hem demokrasi hem de ekonomik anlamdaki kazanımlarımızın boşa gitmemesi tüm milletin faydasınadır.
Hukukçular olarak hukukun ve demokrasinin bekçisi olmaya devam edeceğiz. Darbe ve darbe anlayışı bir daha ordan çıkmamak üzere tarihteki çöplükte yerini alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Milletin ve millet iradesinin yanında olmaya devam edeceğiz.
Son söz olarak; bu şanlı direnişi gösteren ve destan yazan aziz milletimizin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor ve şehit düşen kardeşlerimizin bayrağını yere düşürmeyeceğimizi ilan ediyoruz.”ifadelerini kullandı.

Ankara Üniversitesi

Ankara Üniversitesi Senatosunca, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin, "Hiçbir zaman sağduyusundan şüphe duymadığımız aziz milletimiz, güvenlik güçlerimizin de yardımıyla büyük bir vatanseverlik örneği göstererek bu son ve en büyük ihanetin başarıya ulaşmasını engellemiştir." açıklaması yapıldı.
Ankara Üniversitesi Senatosunca yayımlanan bildiride, vatandaşlar sayesinde darbe girişiminin başarıya ulaşmasının engellendiği belirtildi.
Ülkeyi sırtından hançerleyen darbe girişiminin lanetlendiği bildiride, "Hiçbir zaman sağduyusundan şüphe duymadığımız aziz milletimiz, güvenlik güçlerimizin de yardımıyla büyük bir vatanseverlik örneği göstererek bu son ve en büyük ihanetin başarıya ulaşmasını engellemiştir." ifadesi kullanıldı.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, darbe girişimine direnen Hukuk Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu'nun şehit olduğunu bildirdi. Rektörlük, Ağaroğlu'na ve bütün şehitlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.

Yukarda yapılan açıklamalarda özetle verilmek istenen mesajları şu şekilde sıralayabiliriz:

1-Hiç bir güç bizi demokrasiden uzaklaştıramaz.
2-Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz bizim birliğimizin teminatıdır.
3- Millet iradesinin üstünde hiçbir vesayet kabul edilemez.
4- Önemli zamanlarda hepimiz bir ve beraber olarak ülkemizin huzuru için bir araya gelmesini biliriz.
5-Türk Milleti yeniden tarih sahnesinde yerini almıştır.
6-Kanlı darbe girişimi birlik ve beraberlik sayesinde püskürtülüp,tamamen önlenmiştir.
7- Türk milleti kendisinden beklenen kutsal vazifesini yerine getirmiştir.
8-Önemli durumlarda Türk halkı her zaman bir ve beraber olmuştur. Bunun son örneği de 15 Temmuz gecesi darbe karşısında verilen mücadelede görülmüştür.
9- Farklı siyasi düşünceye sahip olanlar, farklı görüşlerini bir kenara bırakarak, vatan söz konusu olunca ayni düşüncede bir araya geldiklerini görüyoruz.
10-İşte bu birlikteliğin,ülkemizin hassas konularında her zaman gösterilmesini bekliyoruz.
11-Aziz milletimiz, güvenlik güçlerimizin de yardımıyla büyük bir vatanseverlik örneği göstererek bu son ve en büyük ihanetin başarıya ulaşmasını engellemiştir.
15-16 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti’ne, Anayasa’nın değişmez
hükümleri arasında ifadesini bulan “demokratik hukuk devleti”ne
ve halkımızın iradesine karşı akıl dışı bir teşebbüs gerçekleşmiştir.
Vatan sözkonusuysa gerisi teferruattır.
KAYNAK:İNTERNET
(Devam edecek)

Bu yazı Milliyet Blog'da 23.08.2016 tarihinde yayınlanmıştır:


KAYNAK:http://blog.milliyet.com.tr/15-temmuz-darbe-girisimi-nedeniyle--kim-ne-dedi--neler-soylendi--neler-konusuldu--5/Blog/?BlogNo=539300

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder